Sorgulanmayan Hayat…

Düşünce tarihi incelendiğinde insanın neden, nasıl, niçin, kim, nerede gibi sorularla meşgul olduğu görülür.

 

Yani insanoğlu; «Ben kimim?», «Nereden geldim?», «Nereye gideceğim?» şeklindeki sorulara cevaplar aramıştır. İnsanı insan yapan en önemli özelliklerden biri de onun kendisini çevreleyen dünyayı, içinde yaşadığı toplumu, geçmişi ve bütün yönleri ile bizzat kendisini tanımak ve bilmek istemesidir. Bu tanıma ve bilme isteği sürekli bir sorgulamayı gerektirmiştir.

İnsan eksiklikleri ile yaratılmış bir varlıktır. Yani beşerdir. Her beşerin sözünde bir yanlışlık hareketinde bir eksiklik mümkündür. Sorgulama insanların hareket deki eksikliği, sözdeki yanlışlığı sıfıra yaklaştırır.

Muayyen bir şekilde insanlığın süregelen en büyük sorgulayışı, dünyada var olmanın nedenini anlayabilmek ve bu nedene yönelik uygun bir şekilde hayata tutunabilmek olmuştur. Bu sorgulama ve gerçekliğe ulaşma içgüdüsü devamlı olarak insanın zihnini meşgul etmiştir. Gündelik hayatta verilen ve verilecek kararların hepsi bu sorgulamanın ortaya çıkmasından ibarettir.

Thales (MÖ 623-545) maddenin ilk öğesini sorgulamış ve kendince cevap bulmuştur. Bu sorgulama devam eden bir süreçtir. Sokrates (Ölm MÖ 399) insanın yaşadığı hayatı ve bu hayatın temel değerlerini sorgulaması gerektiğini belirterek meşhur görüşünü söylemiştir. Ona göre, sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez. Önemli olan, her şeye rağmen ahlaklı ve doğru bir hayat sürmektir, diye devam etmiş. Hz İbrahim’in sorgulaması Kur’an-ı Kerimde şöyle açıklanır; ‘’ İbrahim Rabbine: Ey Rabbim! Ölüyü nasıl dirilttiğini bana göster, demişti. Rabbi ona: «Yoksa inanmadın mı?» dedi. İbrahim: «Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim)», dedi. Bunun üzerine Allah: «Öyleyse dört tane kuş yakala, onları yanına al, sonra (kesip parçala), her dağın başına onlardan bir parça koy. Sonra da onları kendine çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah azîzdir, hakîmdir’’», (Kur’an-ı Kerim 2/260) Enam suresi 74-82 ayetlerde Hz İbrahim Sorgulamasını devam ettirir. Kur’an ı Kerim de; «Hiç düşünmez misiniz?» ifadesi çokça hatırlatılarak düşünmek yani sorgulamak emredilir.

İslam düşünürlerinden Farabi insanın varoluş amacını sorgulamış, bu amacın iyiye yönelmek olduğunu açıklamıştır. Sokrates (MÖ 399) insan, yaşadığı hayatı ve bu hayatın temel değerlerini sorgulamalıdır. Ona göre sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez. Sorgulamanın olduğu yerde yanlışlar eksiklikler en aza indirilir. Sorgulama aklı kullanmak hikmete ulaşmak demektir.

Kutsal kitabımızda defalarca hikmet ve akıl sahibi olmaktan bahsedilmiştir. (Kur’an ı Kerim 2/129) "Allah hikmeti dilediğine verir; kime hikmet vermişse ona çok hayır verilmiştir. Bunu ancak aklı sahipleri düşünür." Pek çok tefsir âlimine göre buradaki mana; din ve dünyaya ait meseleleri enine boyuna ve derinlemesine araştırıp inceleme, dünyanın inceliklerini keşfe yarayan bilgiden bahseder (hikmet). Bunu da ancak aklını çalıştıranların anlayıp takdir edeceklerini bildirmektedir diye yorumlanır ayet. Görülüyor ki felsefi ve dini öğretiler, bize aklı kullanmayı, düşünmeyi, hikmet arayışı içinde olmamızı öğütlüyor. Peki şimdi soru şu: Biz başkalarının menfi akıllarına, yargılarına mı hizmet ediyoruz yoksa kendi aklımızın kılavuzluğunu kullanma cesareti göstererek aydınlanmaya mı çalışıyoruz?

Tuncay ORUÇ